Hindistan’ın Hint-Pasifik Stratejisi Hayali
Rajeş Rajagopalan*
Son on yılda, Hindistan’ın Hint-Pasifik’e olan ilgisi önemli ölçüde arttı. Yeni Delhi, bölgedeki bir dizi temel etkenlerle mevcut stratejik ortaklıklar kurdu, geliştirdi ve yeni ‘Hint-Pasifik’ konseptini alışılmadık bir hızla benimsedi. Aynı zamanda, Hindistan bu eylemlerle neyi hedeflediği ve stratejisinin ne olduğu açıklamadı. 1991’de başlatılan orijinal ‘Doğu’ya Bak’ politikası, Güneydoğu Asya’daki dinamik ekonomilerin arkasına geçerek ekonomik büyüme arayışına odaklanmış gibi görünse de, Çin’in yükselişinin neden olduğu stratejik endişeler sonunda önemli bir husus haline geldi. Hindistan’ın Hint-Pasifik stratejisi, diğer unsurların arka planda kaybolmasıyla birlikte esas olarak Çin politikasının bir alt kümesi haline geldi. Ancak bu konuda birçok çelişen nokta vardır. Hindistan hükümetinin eylemleri ve sözleri, özellikle de ABD ve ABD’nin Japonya gibi müttefikleriyle giderek daha yakın olan stratejik ilişkileri bu durumun tersini gösterse de hükümet, Çin’in Hint-Pasifik politikasının ana itici gücü olduğunu kabul etmekten çekiniyor ve fiilen de böyle bir fikri bertaraf etmeye çalışıyor.[1] Rajesh Basrur’un da belirttiği gibi, Hindistan’ın ABD ve Japonya ile ilişkileri açıkça Çin’in yükselişine tepki olarak doğmuştur, ancak politika yapıcılar tahmin edildiği gibi bu kadarını söylemekten çekiniyorlar.[2] Aynı şekilde, Hindistan da periyodik olarak Çin ile uzlaşma arayışına girerek politikasının mantığını gölgelemektedir.
Çin’in yükselişi ve bunun bölge üzerindeki sonuçlarıyla başa çıkmak için karmaşık bir politika karışımı yapmaya çalışan ve süreci çelişkilerle dolu bulan sadece Hindistan değil elbette.[3] Çin’in diğer komşularının çoğu da benzer çabalar içinde. Teorik literatürde bu politikaların nasıl karakterize edileceği konusunda fikir birliği çok az, birçok bilim insanı bunları ‘riskten korunma’ olarak tanımlarken, diğerleri çoğu devletin aslında dengede olduğu konusunda ısrarcı[4].
Bu kavramların hiçbirinin Hindistan da dahil olmak üzere bölgedeki devletler tarafından benimsenen çelişkili politikaların kombinasyonlarını tam olarak yansıtmadığını düşünüyorum. Bunun yerine, bu politikaları hedefi güvence altına almaya çalışırken dengeleme çabası olarak tanımladığım ‘baştan savma bir dengeleme’ olarak görüyorum.
Hindistan’ın Hint-Pasifik’teki birincil amacı, Çin’in bölgeye hakim olmasını engellemektir. Ülkenin liderleri bunu açıkça belirtmese de politikasının altında yatan mantık budur. Örneğin, Haziran 2018’de Shangri-La diyaloğunda yaptığı önemli bir dış politika konuşmasında Başbakan Narendra Modi, Çin’in küçük komşularıyla ilişkilerine çok da ince olmayan bir gönderme olan ‘irili ufaklı’ tüm ulusların eşitliği ilkesini defalarca hatırlattı. Çin’in komşuluğundaki iddialı davranışına bir başka atıfta bulunan Yetkili, “Gücün uluslararası normlara başvurma konusundaki iddiasını görüyoruz,” dedi ve ‘bölge için ortak kurallara ve egemenlik ve toprak bütünlüğüne dayalı bir düzen tüm herkes için geçerli olmalıdır’ diye ekledi.[5] Bunlar başvurulması gereken olağandışı ilkeler olmasa da, Hint-Pasifik bağlamında bunu yapmak, Çin ile bölgedeki diğer devletlerin arasındaki büyük uyumsuzluklara rağmen, Hindistan’ın Çin’e herhangi bir özel ayrıcalık tahakkuk etmesini kabul etmediğinin dolaylı bir ifadesi olarak görülemez.
Öte yandan, bu çaba bir dizi etken tarafından baltalanmaktadır. Bunlardan en önemlisi, Yeni Delhi’nin, Hindistan’ın Çin’e karşı denge kurmaya çalışmadığına dair Pekin’e güvence verme konusundaki çelişkili çabasıdır. Güvence stratejileri nadiren işe yarar[6] ve dengeleme ile birleştirilmiş güvencenin başarılı olma olasılığı daha da düşüktür. Ayrıca, maddi güçten çok normatif güce odaklanma eğilimi göz önüne alındığında, Hindistan’ın kapasitesi hakkında sorulan sorular bulunmaktadır.[7] Paradoksal olarak, Başbakan Modi “Hindistan Hint-Pasifik’i bir strateji olarak görmüyor” dese de, ülkenin Hint-Pasifik politikasının stratejik unsurları Pekin’in ona inanma olasılığını ve dolayısıyla bu güvence stratejisinin işe yarama olasılığını daha da azaltıyor.
Hindistan, Yeni Delhi’nin kendisini Güneydoğu Asya’ya bağlama hedeflerine ulaşmak için gerekli olan yerel altyapıyı inşa etmede devlet kapasitesiyle ilgili bilindik sorunlarla karşı karşıya. Bunlar ciddi sorunlar olmasına rağmen, Hindistan’ın Hint-Pasifik politikası açısından karşılaştığı zorlukları tam olarak göstermiyor. Bir dizi analist, Hindistan’ın karşı karşıya olduğu daha büyük, siyasi bir soruna dikkat çekti; yani, ‘antiemperyalist enternasyonalistlik ve uyumsuzluk hakkındaki fikirlerin Hindistan’ın devlet kurma projesini ve ekonomik kalkınmanın “ağır basan” önceliğini bilgilendirmeye devam ettiği stratejik bir kültüre. [8]
Mevcut Hint dış politikasının, ülke liderlerinin ideolojik yapısındaki ortaya koyan ve son on yıllarda önemli süreklilikler gösterdiğine dair şüpheler çok az.[9] Bu tanım, ulusal dış politikanın yapımındaki sorunu tam olarak belirlemektedir; ancak sadece Hindistan’ın seçimlerine odaklandığı için, Çin’in yükselişiyle boğuşmak zorunda olan bölgedeki tüm devletleri etkileyen daha büyük bir yapısal dinamiği göz ardı etmektedir. Bu tür belirsiz, gelişigüzel politika tepkisi, sadece Hindistan ile sınırlı değil, bölgenin çoğunun kapsayan bir sorundur ve Hint-Pasifik’in tüm ülkelerini etkileyen daha büyük bir yapısal dinamiğe işaret etmektedir.
Bu makalenin bir sonraki bölümünde, Hindistan’ın politikasının ‘Doğu’ya Bak’tan ‘Doğu Hareketi’ne ve ‘Hint-Pasifik’e olan evrimini özetleyeceğim. Aşağıdaki bölümde, Hindistan’ın Hint-Pasifik bölgesine yönelik politikasını açıklamak ve bu politikanın hem dengeleme hem de güvence bileşenlerini tanımlamak için bölgedeki devlet davranışlarına ilişkin mevcut teorik literatürün yetersizliğini ele alarak alternatif bir yaklaşım (kaçamak dengeleme) geliştireceğim. Sondan bir önceki bölümde, Hindistan’ın dengeleme ve güvence kombinasyonunun neden işe yaramadığını açıklayacağım. Sonuç bölümünde ise, ana argümanı ve sonuçlarını özetleyeceğim.
‘Doğu’ya Bak’tan ‘Doğu Hareketi’ne’ ve ‘Hint-Pasifik’e
Hindistan’ın Doğu Asya’ya, genel olarak bugünün Hint-Pasifik’ine yaklaşımı, geçtiğimiz yüzyılda bir dizi değişiklik gösterdi.[10] Özellikle yirminci yüzyılın başlarında materyalist “Batı”ya muhalif olarak görüldüğünde, daha geniş bir Asya kültürüyle manevi bir yakınlık algısından, yüzyılın ortalarında siyasi bir ilişkiye, Soğuk Savaş döneminin sonraki yıllarında ayrılma ve karşılıklı anlaşmazlığa dönüştü. Hindistan, daha yakın ekonomik entegrasyon ve fiziksel bağlantı yoluyla ve aynı zamanda güvenlik ve insani yardım bileşenlerini içeren bir ilişki yoluyla Doğu Asya ekonomilerinin başarısını taklit etmeye çalıştığından, Soğuk Savaş’ın sona ermesi daha fazla değişikliğe yol açtı.[11] Soğuk Savaş sonrası dönem boyunca, Hindistan’ın bölgeye yönelik beyanat politikası, coğrafi odağının 1990’ların başında Hindistan’ın bölgesel komşularından bugün tüm Hint-Pasifik’e genişlemesi sırasında birkaç aşamadan geçerek son olarak ‘Doğu Hareketi’ haline geldi.
Hindistan’ın öncelikli odak noktası Güneydoğu Asya Ülkeleri Birliği (ASEAN) olmuştur. Hindistan’ın ‘Doğuya Bak’ politikasıyla bağlantıyı artırmaya yönelik orijinal çabası, Hindistan’ın ekonomik kalkınmasına fayda sağlayabilecek daha fazla ticaret ve yatırım akışı umutlarıyla motive edildi. Ancak bu hedef kısmen gerçekleşti. Hindistan’ın Hint-Pasifik’teki büyük ülkelerle (Çin dışındaki) ticareti umulduğu kadar hızlı bir şekilde başlamadı, hatta Japonya ile olan ticareti birkaç yıl içinde büyüyen ticaret açığıyla daraldı bile.[12]
Adlandırma ve kapsamdaki değişikliklerle birlikte Hindistan’ın bölgeye yaklaşımı Hindistan’ın hedeflerinde de değişiklikler yarattı. Ticaret ve bağlantı önemini korumaya devam ederken, stratejik kaygılar -özellikle Çin’in bölge üzerindeki hakimiyeti ve bu hakimiyetin Hindistan ticareti için kritik öneme sahip olan sularda seyrüsefer serbestliği üzerindeki sonuçları ile ilgili- stratejik kaygılar, şimdi Hindistan’ın bölgeye bakışını etkileyen diğer faktörlerin önüne geçti ve bunları baştan yaratıyor görünüyor.[13] Stratejik kaygılar en başından beri Hindistan hedeflerinin bir parçası olsa da, ticaret ve bağlantı kaygılarına görece bu kaygıların önemleri değişti. Hindistan hükümeti parlamentoda, başlangıçta ekonomik bir girişim olarak tasarlanan politikanın siyasi, stratejik ve kültürel boyutlar kazandığını belirtti.[14] Modi, ShangriLa konuşmasında her iki yönün üzerinde durmasına rağmen, ekonomik refahın bölgedeki barışa bağlı olduğunu söyledi.[15]
Hindistan’ın Hint-Pasifik Anlayışı
Hindistan’ın Hint-Pasifik stratejisi, Çin stratejisinin büyük ihtimalle en önemli bileşenidir ve Çin’i yönetmek Hint-Pasifik stratejisinin birincil amacı haline gelmiştir. Hindistan, Hint-Pasifik’i bölgedeki bu kavramı benimseyen diğer güçlerden biraz farklı tanımlamakta ve farklı çıkarlarını yansıtmaktadır.[16] Bütün bu devletler Çin’e odaklanırken, Japonya ve ABD gibi bazıları, Hindistan’ı doğu Asya ve Pasifik alanı açısından kavramsallaştırılmış bir Hint-Pasifik içinde oturtmaya ve Çin’in oradaki ekonomik ve siyasi ağırlığını yönetmeye meyilli görünmekte ve bu da Çin gücünün Güneydoğu ve Kuzeydoğu Asya’daki etkisiyle birincil endişelerini yansıtmaktadır. Bununla birlikte, Hindistan’ın kendisi, Çin’in buradaki gücünün genişlemesi konusundaki endişeleri nedeniyle Hint-Pasifik’i tüm Hint Okyanusu’nu da içeren daha geniş bir şekilde tanımlamaktadır. Böylece Hindistan, Hint-Pasifik’i Modi’nin ifadesiyle Afrika kıyılarından Amerika’nın kıyılarına kadar uzanan bir alan olarak tanımlamıştır.[17] Bu yeniden tanımlama, Hindistan’ın değişen önceliklerinin bir göstergesidir. ‘Doğuya Bak’ fikrinin orijinal yönelimi, Hindistan’ın ekonomik bağlantıdaki birincil amacını gösterirken, Hint Okyanusu’nun dahil edilmesi, muhtemelen gelecekteki herhangi bir koalisyonu Hindistan’ın Hint Okyanusu’ndaki endişelerine Güney Çin Denizi ve Pasifik kadar dikkat etmeye teşvik etme konusundaki bir ilgiden doğmuştur.
Bu nedenle, ‘Doğuya Bak’ ve ‘Doğu Hareketi’, en azından resmi olarak, doğusundaki Asya ekonomileriyle daha yakın işbirliğini teşvik etme çabasını temsil ederken, Hindistan’ın Hint-Pasifik’e yaklaşımı, Çin’in artan gücüne ve Güney Asya ve Hint Okyanusu’na genişlemesine karşı koymak için çok daha doğrudan tasarlanmıştır. Bağlantı ve ticaret hedefleri, en azından retorik olarak, Hint-Pasifik’in “Hindistan’ın coğrafi konumu ve ekonomik ağırlığı sayesinde benzersiz bir rol oynayabileceği olumlu bir kalkınma ve bağlantı yapısı olarak” görülmesiyle hala gündemdedir. Kavramı ekonomik kalkınma ve bağlantı çerçevesinde ele almak, Yeni Delhi’nin Çin’i kontrol altına almak isteyen diğer güçlere katılmadığını iddia etmesini sağlamaktadır. Nitekim Hindistan, kavramın ‘kapsayıcı’ niteliğini defalarca vurgulamıştır ve herhangi bir gücü hedef almak anlamına geldiğini açıkça belirtmiştir. Pekin’in semantiğe bu kadar dikkat edip etmeyeceği belli olmasa da, Hindistan için önemli görünmektedir.
Ancak stratejik yönün açıkça baskın olduğu görülmektedir. Bu, üç ana endişeden kaynaklanmaktadır. Birincisi ve en önemlisi, Yeni Delhi’de ‘Çin’in politikasının Hindistan’ın stratejik kuşatmalarından biri olduğu’ algısıdır.[18] Yeni Delhi, Çin’in Hindistan’ı uzun zamandır sanki kendi evinin arka bahçesi gibi gördüğü için Hindistan’ın Güney Asya bölgesine genişlemesinden tedirgin durumda.[19] İkinci olarak ise, Hindistan, ticaret bağlantılarına güvendiği Güney Çin Denizi’nde seyrüsefer özgürlüğünden endişeli ve bu yüzden bu konuya defalarca dikkat çekmiştir.[20] Bu nedenle, kavramın uluslararası hukuk ve normlara vurgu yaparak basitçe Hint-Pasifik’ten özgür ve açık Hint-Pasifik’e olan değişimi, Hindistan’ın endişelerine tam oturuyor.[21] Hindistan bu formülasyonu tam olarak benimsememiş olsa da, Hintli yetkililer benzer kelimeler kullandılar: örneğin, Hindistan Dışişleri Bakanı ulusal politikanın “özgür, açık, müreffeh ve kapsayıcı, ayrıca Hint-Pasifik üzerinde barış, istikrar ve refah değerlerini baz alacağını” belirtti.[22] Üçüncü olarak, Hintli yetkililer, bazıları korsanlıkla mücadele devriyeleri kapsamında olan Çin Deniz Kuvvetleri’nin Hint Okyanusu’na girmesinden endişe duyduklarını dile getirdiler.[23] .
Bu endişe birkaç yıl öncesine, Çin’in bölgede deniz üsleri kurmaya ve orada gemi ve denizaltı konuşlandırmaya başladığı zamana kadar uzanmaktadır.[24] Hindistan’ın Hint-Pasifik politikası, Çin’in eylem ve niyetlerinden de endişe duyan diğer ülkelerle birlikte bu tehditlere karşı denge kurmanın bir yoludur. Hindistan kendi askeri yeteneklerini genişletirken, diğer devletlerle ortaklık yapmak, kapasitesini artırmanın bir yolunu aramaktadır.[25]
Hindistan’ın Hint-Pasifik’e Yaklaşımını Kuramsallaştırmak
Hindistan’ın Hint-Pasifik konusunda şu anda uyguladığı davranış şeklini analiz etmek için iki kavram (riskten korunma ve dengeleme) kullanılmıştır, ancak her ikisi de bu bağlamda sorunludur. Riskten korunma fikrini açıklamak gerekirse, riskten korunma zayıf devletlerin güçlü devletlerin yanında yer alması ve dengeleme stratejileri arasında kalan uluslararası yapısal belirsizliğe bir politika yanıtıdır. Riskten korunma politikasında olan devletler, ekonomik ve diğer güvenlikle ilgili olmayan bağlar kurarken, aynı zamanda sınırlı miktarda dengelemeye girişen karma bir strateji benimsiyorlar.[26] Görünüşte çelişkili olan bu politikalar karışımı, mevcut Hint yaklaşımını doğru bir şekilde tanımlıyor gibi görünse de, karışımın kendisi aslında bir sorundur. Adam Liff’in öne sürdüğü gibi, başka bir devletle ekonomik ve siyasi olarak angaje olan bir devletin dengeleyici olamayacağını öne sürmek yanlıştır.[27] Yakın tarihli bir başka analizin de gösterdiği gibi sorun, “şu anda uygunsuz bir şekilde inşa edilen riskten korunmanın, güvenlik stratejilerinin bileşenleri ve devletlerin uyum seçimlerinin göstergeleri olarak ekonomik ve siyasi katılımı içermesi”dir.[28] Bu, riskten korunmada sorunlu bir varsayımı açıklar: devletlerin ekonomik veya politik angajmanları varsa, dengede olamazlar. Dengede olan devletler bile, dengede oldukları devletle bir dereceye kadar siyasi ve ekonomik ilişkiye sahip olabileceğinden, devletlerin ne zaman dengelediklerini ve ne zaman riskten korunmaya çalıştıklarını ayırt etmek zordur. Bu belirsizlik, bölgedeki devletlerin Çin’in yükselişine nasıl tepki verdiği konusunda bilginler arasındaki anlaşmazlıkları da kısmen nedenidir, bu da bazılarının bu belirsizliği dengeleme,[29] bazılarının da riskten korunma olarak nitelendirmesidir.[30]
Mevcut dengeleme teorilerinin de dezavantajları vardır.[31] Başlangıç olarak, riskten korunmayı eleştiren dengeleme teorisyenleri, ekonomik ve siyasi angajman gibi güvenlik dışı bileşenleri ‘çıkararak’ güvenlik politikalarına karşı koruma kapsamını daraltmak isterler. Sorun, bu tür ekonomik ve siyasi katılımın genellikle güvenlikle ilgili olmayan hesaplamaların bir sonucu olmasına rağmen, bazen güvenlik politikalarının bir yönü de olabilir. Aşağıda önerdiğim gibi, ayrıca bu tür bir angajman açıkça güvenlik odaklı bir güvence stratejisinin bir bileşeni olabilir. Hindistan’daki durum kesinlikle böyledir ve başka durumlarda da bu geçerli olabilir. Böyle bir angajman bir güvenlik stratejisinin parçası haline geldiğinde, çıkarılmak yerine açıklanması gerekir.
Güç dengesi literatürünün geri kalanı da Hindistan’ın mevcut davranışını anlamaya yardımcı olmamaktadır. Devletler ve devlet dışı aktörler arasındaki ilişkileri ifade eden asimetrik dengeleme gibi bazı kavramlar açıkça uygunsuzdur. Başka bir aday kavram olan “gizli” dengeleme de buna uygun değildir: bu genellikle “daha az görünür olduğu için içseldir”, oysa Hint-Pasifik’teki dengeleme davranışının birçok yönü dışsal türdendir ve yani özellikle gizli değildir. Benzer şekilde, “yumuşak” dengeleme sadece çeşitli kavramsal problemler sunmakla kalmaz, aynı zamanda en iyi ihtimalle “sert” dengelemeye tamamlayıcı bir açıklamadır.[32]
Çin’in yükselişine verilen bölgesel tepkilerin birçoğunu -Hindistan’ınki de dahil olmak üzere- kaçamak dengeleme olarak nitelendiriyorum, bunu bir dengeleme politikası olarak tanımlamakla kalmayıp, hedefe bunu yapmadığına dair güvence vermeye uğraşıyorum. Kaçınma dengelemesi, hem dengeleme hem de güvence unsurlarını içerir. Bu, bu tür bir dengelemenin uygulanabilirliği konusundaki belirsizlik ve bu tür dengeleme çabalarının etkisiz kalması durumunda sonuçlarıyla ilgili korku arasında dengelenmesi gereken ezici bir tehdide bir yanıttır. Bu nedenle devletler hem tehdide karşı denge kurmaya hem de dengeleyemedikleri tehdidi güvenceye almaya çalışırlar.
Dengeleme kavramını genişletmenin riskleri de bulunmaktadır. Son zamanlarda yapılan bazı çalışmalar, dengelemeyi tamamen askeri çabalarla sınırlamadan, güvenlik açığını azaltan hemen hemen her stratejiyi içerecek şekilde genişletti.[33] Ancak, yatıştırma politikası bile “dengelemenin tamamlayıcısı” olarak düşünüldüğünde aşırıya kaçar.[34] Bu tür bir genişleme, dengeyi hemen hemen her dış politikayla eş anlamlı hale getirerek terimin kavramsal netliklerini azaltacaktır. Öte yandan, devletler, özellikle kendilerinden çok daha güçlü olan ve bu nedenle kolayca dengelenemeyen düşmanlarla ilgili güvenlik endişelerini gidermek amacıyla dengeleme politikasını diğer önlemlerle birleştiren güvenlik politikalarına girişmektedir. İşin püf noktası, diğer önlemlerden hangisinin güvenlik kaygıları tarafından yönlendirildiğini ve riskten korunma kavramının aksine, bu tür önlemlerin normal diplomatik veya ekonomik politikalardan nasıl ayırt edileceğini bulmaktır. Güvenlik dışı politikalar gibi tüm önlemlerin göz ardı edilmesi, kurunun yanında yaşı da yaktığı için, tüm diplomatik veya ekonomik ilişkileri de politikaya dahil etmek, güvenlik politikasının kapsamını yanlış şekilde genişletme riskini taşır.
Kaçamak dengeleme politikası, geleneksel askeri dengelemeyi güvence stratejileriyle birleştirerek orta yolu izler. Güvence stratejileri, açıkça güvenlik politikalarıdır, bu nedenle bir dengeleme stratejisinin parçası olarak kabul edilebilir. Güvence stratejilerini savunanlar, ‘ülkelerin bazen kendine hakim olması ve işbirlikçi askeri politikalar izlemesi gerektiğini, çünkü bu politikaların rakip bir ülkenin gerekçelerine bakış açısını olumlu bir şekilde revize etmeye ikna edebileceğini’ öne sürmektedirler.[35] Öte yandan, Robert Jervis’in de belirttiği gibi, ‘devletler genellikle güvenlik isterler, fakat Glaser gibi savunma realistlerinin sıklıkla istihdam edilmesi gerektiğine inandıkları işbirlikçi mekanizmalar kullandıkları için bu hedefe ulaşamazlar’.[36] Güvence teorisi, güvenlik ikileminin temeli güvensizlik ve korkuysa, devletlerin potansiyel düşmanlarını yatıştırabilecek mesajlar gönderebileceğini ve böylece çatışma potansiyellerini azaltabileceğini savunuyor. Ancak bu tür mesajlar “maliyetli” olmak zorundadır: “çok az risk içeren jestler, diğer tarafça bir aldatmaca olarak görüleceğinden reddedilecek ve fikirleri değiştirmeyecektir”.[37] Bu büyük bir dezavantajdır; çünkü, eleştirmenlerin de belirttiği gibi, ‘iyi niyetli devletlerin güvenlik açıklarını artırmadan temel nedenlerini ortaya çıkarabilecekleri koşullar önemli ölçüde sınırlıdır’.[38] Güvence stratejilerinin pratik olmamasının ve kaçamak dengelemenin de başarısız olmasının önemli bir nedeni budur.
Kuşkusuz, güvence stratejileri hakkındaki tartışmaların çoğu, ortaklıklar kurmak gibi dış dengeleme çabalarına değil, iç dengeleme çabaları ve ikili çatışmalarda doğrudan askeri rekabet bağlamlarına odaklanmıştır. Ancak bu mantık, örneğin ‘Çin’in yükselişiyle ilişkin artan uluslararası endişeleri giderme’ çabalarına ve Gorbaçov yönetimindeki Sovyet ‘yeni düşüncesine’ daha geniş bir şekilde uygulandı.[39]
Kaçamak dengeleme politikasının işe yarayacağına dair umutlar zayıf olsa da, Hindistan’ın hem Çin’i dengeleme unsurlarını hem de aynı anda onu güvence altına alma girişimlerini içeren Hint-Pasifik’e yaklaşımının şimdiye kadar kullanılan diğer tanımlarından daha iyi bir tanımdır. Ayrıca kaçamak dengeleme politikası, kanıtların devletlerin Çin’i dengelediğini mi yoksa Çin’e uyum sağladığını mı gösterdiğine takılıp kalan, bölgedeki riskten korunma tartışmasındaki çıkmazı aşarak literatürün ilerlemesine yardımcı oluyor. Aynı zamanda tehditlerle karşı karşıya kaldığında ne tamamen dengeleyici ne de tamamen uzlaşmacı devletlerin davranışlarını açıklayacak bir kategoriye sahip olmayan mevcut güç dengesi teorisinden daha iyi bir açıklama olduğu açıktır. Kaçamak dengeleme politikası, orantısız tehditlerle karşı karşıya olan devletlerin her ikisini de yapabileceğini göstermektedir. Ancak, tüm siyasi ve ekonomik katılımın bir şekilde stratejik bir politikanın parçası olduğunu varsaymakla kalmayıp, yalnızca güvenlik bileşenine sahip politikaları dikkate alır. Hindistan bu stratejiye iyi bir örnektir. Kaçamak dengeleme politikası, çoğu devletin gerçekten dengede olduğuna dair açık kanıtları içeren ve aynı zamanda neden aynı zamanda güvence stratejileriyle meşgul olduklarını açıklayan tek bir kavram sağlar. Uluslararası İlişkiler literatüründe güvence stratejilerinin zayıf beklentileri konusunda geniş bir fikir birliği olması nedeniyle, bu tür çabaların sonuçları hakkında bazı tahminlerde bulunmak da mümkündür.[40] Bu nedenle söylenebilir ki, Hindistan’ın kaçamak dengeleme politikasının başarılı olması pek olası değildir.
Hindistan’ın Hint-Pasifik stratejisinde dengeleme ve güvence stratejisi
Hindistan’ın Hint-Pasifik stratejisi, Yeni Delhi’nin Çin’den aldığı tehdidi dengeleme ihtiyacından kaynaklanmaktadır, aynı zamanda sınırlı yetenekleri göz önüne alındığında, Hindistan Çin’i kışkırtmayı göze alamaz. Birlikte, bu karşılıklı uyumsuz gereksinimler, Hindistan’ı Çin’in gücünü dengelemek için bölgedeki ortaklıkların gelişimini vurgulayan kaçamak bir dengeleme stratejisi tasarlamaya sevk ederken, Pekin’e bu tür dengeleme çabalarının gerçekten onu hedef almadığı konusunda güvence vermeye çalıştı.
Çin’i Dengeleme
Çin’i dengelemek için diğer devletlerle ortaklık yapmak, Yeni Delhi’nin güç siyaseti dengesine yönelik geleneksel isteksizliğine uymasa da da, Hindistan’ın Hint-Pasifik’e yönelik stratejisinin giderek daha önemli bir yönü haline dönüştü.[41] Hindistan, Çin’i dengelemeye hiçbir zaman istekli değildi: bağımsızlığını ilan etmeden önce bile, ülkenin liderleri ülkelerin ortak sömürge karşıtı mirası nedeniyle Çin’i bir ortak olarak gördüler ve bu görüş, 1947’de Hindistan’daki İngiliz yönetiminin sona ermesinden ve 1949’da Çin iç savaşındaki komünist zaferden sonra da devam etti.[42] Bununla birlikte, son yirmi yılda, iki ülke arasındaki ekonomik ve askeri eşitsizlik önemli ölçüde arttıkça, Hindistan dış dengelenme fikrine daha çok yanaşır oldu. Bu değişim, her iki taraf da bu kavramları resmen reddetmesine rağmen, Hindistan’ı bu tür çabalara dahil etmekle çok daha fazla ilgilenen ABD gibi, yaklaşımını başkalarınınkine daha da yaklaştırmıştır.[43] Bazı bilim insanları Hindistan’ın Çin’i dengeleme kapasitesini ve hatta istekliliğini sorgulasa da ve Hindistan’ın Hint-Pasifik’teki davranışlarının çoğu, beceriksizce gerçekleştirilse de dengelemeden başka bir şey olarak görülemez.[44] Belirtmekte fayda var, dengelemek, bir sonuçtan ziyade bir davranış şeklidir.[45] Hindistan’ın mevcut dengeleme çabası, sadece ABD ile değil, Hint-Pasifik’teki bazı diğer devletlerle de dahil olmak üzere, hem ikili hem de çok taraflı ortamlarda bir dizi bileşene sahiptir.[46] Hindistan’ın stratejisindeki birincil yenilik dış dengeleme bileşeni olduğundan, Hindistan’ın gücünü inşa etme konusundaki iç çabaları burada sadece kısaca ele alınmaktadır.
Hindistan’ın Amerika’yla Ortaklığı
Hindistan’ın Hint-Pasifik stratejisinin en önemli bileşeni muhtemelen ABD ile olan ilişkisidir. Bu, en iyi ihtimalle, Soğuk Savaş döneminde çoğunlukla aktif değildi, ancak 1980’lerde canlanmaya başladı.[47] 2000’li yılların başında, Çin’in gücünün hızla artmasıyla, hem Hintli liderler hem de Amerikalı karar alıcılar, iki ülkelerinin daha fazla işbirliği yapması gerektiğini savundular, çünkü Ashley Tellis’in dediği gibi, Çin’in küresel bir güç olarak yeniden ortaya çıkması, ABD ve Hindistan’ı temelde farklı, ancak tamamlayıcı yollarla meydan okuyor.[48] Washington’un Hindistan’a bir istisna yapmak için mevcut küresel normları ve kuralları bozduğu 2008’deki ABD-Hindistan Nükleer Anlaşması, Yeni Delhi’yi ABD’nin bu ortaklığa olan bağlılığı konusunda ikna etmeye yardımcı oldu. Son on yılda, Hindistan’ın ABD ile güvenlik ilişkisi hızla büyüdü. Washington, 2016 yılında Hindistan’ı ‘büyük savunma ortağı’ olarak belirlemiş ve aynı yıl iki ülke Lojistik Destek Anlaşması’nın (LSA) Hindistan’a özgü bir versiyonu olan Lojistik Değişim Mutabakat Zaptı’nı (LEMOA) imzalamıştır; bunu 2018 yılında İletişim ve Bilgi Güvenliği Mutabakat Muhtırası’nın (CISMOA) Hindistan’a özel bir versiyonu olan İletişim Uyumluluğu ve Güvenlik Anlaşması (COMCASA) izlemiştir. Bu anlaşmalar, esas olarak Yeni Delhi’de ABD ile ilişkilerde çok hızlı hareket etmeye ilişkin siyasi kaygılar sebebiyle ertelendi. Ancak sonunda imzalanmış olmaları, ABD-Hindistan güvenlik ilişkisinin değişen doğasının ve özellikle Yeni Delhi’nin ne kadar yol aldığının önemli bir göstergesidir.[49]
İki ülke arasındaki savunma bağlarının derinleştiğini gösteren bir başka etmen ise silah transferi ilişkisidir. ABD, Hindistan’a silah tedarikinde Rusya’ya hala uzak bir ikinci olmasına rağmen, Amerika’nın Hindistan’a silah ihracatı 2013-2017 yılları arasında 2008-2012 yıllarına kıyasla yüzde 557 arttı.[50] Geçtiğimiz on yılda, Hindistan’ın Amerikan silah ithalatının değeri neredeyse sıfırdan yaklaşık 15 milyar ABD dolarına çıkarak savunma ve güvenlik işbirliğini “ABD-Hindistan ortaklığının temel direği” haline getirdi.[51] Buna ek olarak, Hindistan bugün ABD ile diğer herhangi bir ülkeden daha fazla askeri tatbikat yapıyor.[52] Bu tür değişikliklerin önemi mübalağa edilemez, çünkü Hintli seçkin kişiler arasında ABD ile daha yakın askeri bağların değeri konusunda hala önemli bir anlaşmazlık sürmektedir, bu da ilişkideki her ek adımın sadece büyük bir müzakere sonucu veya gecikme ile hayata geçirilmesinin en büyük nedenidir.[53] Bu tür şüphelere rağmen ilişkiler devam ediyorsa, bunun birincil nedeni Yeni Delhi’nin bunu Hint-Pasifik’te Çin’i dengelemek için gerekli bir araç olarak görmesinden kaynaklanmasıdır.
Büyük Asya Güçleriyle Ortaklık: Japonya ve Avustralya
Hindistan’ın Japonya ve Avustralya gibi büyük ABD müttefikleriyle ilişkileri bilindiği üzere pek sıcak değildi, hatta ABD’nin kendisinden daha soğuktu, ancak özellikle Japonya ile bazı ‘mesafenin altında bir uyum’ vardı. [54] Yeni Delhi bu güçleri iki nedenden dolayı reddetti: Biri, bağlantısız bir devlet olarak, Hindistan uyum yolunu seçen ülkelere tepeden baktı ve onları özerk bir kişiliğe sahip olmayan bağımlılıklardan başka bir şey olarak görmüyordu.[55] Bağlantısızlık ahlaki bir seçim olarak görülüyordu ve buna göre uyum, açıkça ifade edilmese bile, ruhun bir tür zayıflığına gösteren ahlaksız bir seçim olarak görülüyordu. İkincisi, Hindistan, şu anda Amerikan liderliği altında Batı ile uyumlu ülkeleri özellikle görmezden geliyordu. Hindistan’ın Batı ile daha güçlü kültürel, ticari ve demokrasi dahil diğer bağlantıları olmasına rağmen, Sovyetler Birliği ve Doğu Bloğu’yla uyumlu olan devletlere, ABD ile uyumlu olanlara göre çok daha sempatik görünüyordu. Hindistan’ın bu ülkelere karşı tutumundaki değişiklik, ABD’ye yaklaşımındaki değişikliği takip etti ve bu değişiklik çok daha yavaştı. Yine de, Hindistan’ın şu anda bu ülkelere bakış açısına sahip olmasının temel nedeni, ABD örneğinde olduğu gibi Çin’in yükselişi ve tüm bu ülkelere uygulanan ortak baskıyla aynıdır.
Hindistan’ın özellikle Japonya ile ilişkileri önemli ölçüde iyileşti. Nitekim, Hint-Pasifik fikrinin siyasi kökleri, Başbakan Shinzo Abe’nin Ağustos 2007’de Hindistan parlamentosunda yaptığı ‘İki denizin birleşmesi’ başlıklı konuşmasına kadar uzanabilir. İki taraf arasındaki güvenlik işbirliği, 2008 yılında Hindistan ve Japonya’nın ‘güvenlik işbirliğine ilişkin ortak bir deklarasyon’ imzalaması ile kurumsallaşmıştı.[56] Modi 2014’te başbakan olduğunda artan yakınlık devam etti ve bu noktada 2006’da imzalanan mevcut bir ortaklık anlaşması ‘özel stratejik ve küresel ortaklığa’ yükseltildi. Modi’nin Hindistan’ın komşuları dışındaki ilk devlet ziyareti Japonya’ya oldu: beş gün sürdü, bu da Modi’nin herhangi bir Asya ülkesine yaptığı en uzun yolculuktu. Ertesi yıl Hindistan ve Japonya, egemenlik ve toprak bütünlüğü ilkelerini korumak; anlaşmazlıkların barışçıl çözümü ve denizcilik ve üst geçiş sorunlarını çözmek, Hint-Pasifik bölgesinde ve ötesinde barışçıl, açık, eşit, istikrarlı ve kurallı bir düzen gerçekleştirmek için sarsılmaz kararlılıklarını yineleyerek, Hint-Pasifik bölgesinde birlikte çalışma konusunda bir ‘vizyon bildirisi’ imzaladılar.
Bu niyet beyanları somut eylemlerle desteklenmiştir. İki ülke, 2012′[57]den beri JIMEX adlı yıllık deniz askeri tatbikatlarını düzenlemekte ve savaş gemileri artık düzenli olarak birbirlerinin limanlarını ziyaret etmektedir.[58] Bunun çoğu, her iki ülkenin, özellikle Japonya’nın nükleer mesele üzerindeki farklılıklarını bir kenara bırakmaya ve sivil bir nükleer anlaşma imzalamaya karar vermesiyle mümkün oldu.[59]
Hindistan’ın Avustralya ile olan güvenlik ilişkisi Japonya ile olduğu kadar muhteşem olmadı. Öyle olsa bile, Hindistan bugün Avustralya ile ortak askeri tatbikatlar ve farklı seviyelerde sık sık ikili güvenlik istişareleri de dahil olmak üzere önemli düzeyde güvenlik etkileşimine sahiptir. Hindistan ve Avustralya Kasım 2009’da güvenlik işbirliğine ilişkin ortak bir deklarasyon imzaladılar ve iki ülkenin orduları AUSINDEX bienali deniz tatbikatı da dahil olmak üzere ortak tatbikatlar yapmaya başladı.[60] 2011 yılında Avustralya Hindistan’a uranyum satmayı da kabul etti. Bunu yaparken, önceki bir kararı tersine çevirerek ilişkiyi en çok tahriş eden etmeni ortadan kaldırdı. Yine de, Hindistan’ın Avustralya ile ilişkilerinde Japonya’ya göre daha büyük zorluklar yaşadığı ve ‘her iki tarafta da derin bir kararsızlığın devam ettiği’ çok bariz ortadadır.[61]
Hindistan, hem Avustralya’nın güvenlik ilişkisine olan bağlılığına tam olarak güvenmemesi hem de Çin’i rahatsız etme endişesi nedeniyle Avustralya’yı gözlemci olarak bile Malabar Deniz Tatbikatı’na davet etmeyi kabul etmedi.[62] Öte yandan, bu sorunların bazıları Hindistan’ın ABD ve Japonya ile ilişkilerinde bile vardı; ve bu durumlarda olduğu gibi, Hindistan’ın güvenlik bağlarını kurma ve Avustralya ile dengeleme çabalarını istikrarlı bir şekilde ilerletme olasılığı vardır.
Güneydoğu Asya güçleri: Vietnam, Singapur, Endonezya
Japonya ve Avustralya’da olduğu gibi, Hindistan da Güneydoğu Asya güçleriyle güvenlik bağları kurmaya çalıştı. Güneydoğu Asya gerçekten de Hindistan’ın “Doğuya Bak” politikasının asıl odak noktasıydı. Ancak, yukarıda belirtildiği gibi, Hindistan’ın bölgeye yaklaşımında güvenlik ilişkileri giderek daha önemli hale gelerek Hindistan’ın ticaret ve bağlantıya odaklanmasını sekteye uğrattı.[63] Bu güvenlik odağı özellikle Hindistan’ın Vietnam, Singapur ve daha yakın zamanda Endonezya ile olan ilişkilerinde görülmektedir.
Hindistan her zaman Vietnam ile yakın ilişkilere sahip olmaktan hoşlansa da, son zamanlarda Endonezya “Hindistan’ın Doğu Hareketi politikasında çok önemli bir devlet” haline geldi.[64] 2007’de Hindistan ve Vietnam, “stratejik ortaklık hakkında ortak bir bildirge” imzaladılar ve 2016’da bu, “kapsamlı bir stratejik ortaklığa” yükseltildi.[65] Genel olarak, Hindistan’ın Vietnam ile güvenlik ilişkisi yavaş da olsa istikrarlı bir şekilde ilerledi.
Hindistan’ın Güneydoğu Asya’daki en uzun güvenlik ilişkisi şüphesiz Singapur’ladır. 2015 yılında iki ülke, iki ülkenin savunma bakanları arasında yıllık bir ikili konuşmayı içeren gelişmiş bir savunma işbirliği anlaşması imzaladı. Aynı yıl iki ülke arasında bir de ‘stratejik ortaklık’ anlaşması imzalandı. Yeni Delhi ayrıca Singapur’un ordusunu ve hava kuvvetlerini Hindistan’da eğitmesine izin verdi, bu, topraklarında uzun süredir yabancı askeri varlığına karşı çıkan Hindistan için büyük bir değişim.[66]
Hindistan’ın Endonezya ile ilişkisine gelince, yakın zamana kadar – iki ülke 2005’te bir stratejik ortaklık anlaşması imzalamasına ve Endonezya donanmasının Hindistan’daki çok taraflı deniz tatbikatlarına defalarca katılmasına rağmen – gerçekten yakın olarak nitelendirilemezdi. Ancak Endonezya’nın Çin’in Güney Çin Denizi’ndeki davranışına ilişkin artan endişesi, Hindistan’ın endişeleriyle paralellik gösterdi ve daha yoğun bir güvenlik ilişkisinin temellerini attı. Başbakan Modi’nin Endonezya’yı ziyaret 2018’de orijinal stratejik ortaklık anlaşması ‘kapsamlı bir stratejik ortaklığa’ yükseltildi ve iki ülke savunma işbirliklerini geliştirme konusunda anlaştı. Modi’nin dediği gibi, “Endişelerimiz benzer, deniz güvenliğini ve emniyetini sağlamak bizim görevimizdir.”[67] Ziyaret aynı zamanda Malacca Boğazı’nın üzerinde yer alan, stratejik açıdan hayati önem taşıyan Endonezya limanı Sabang’ı geliştirmek için ortak bir anlaşmanın imzalanmasına da yol açtı.[68]
İç Dengeleme
Hindistan’ın Çin stratejisinin dengeleme bileşeni, hem iç hem de dış dengeleme unsurlarını içermektedir. Hint-Pasifik stratejisi sadece daha büyük stratejinin bir alt kümesidir ve yukarıda özetlendiği gibi öncelikle dış dengelemeye odaklanmıştır, ancak bir iç dengeleme bileşeni de vardır. Bu, Çin’in karşısına çıkacak yeni bir ordu birliklerinin kurulmasını, ortak sınır boyunca Hindistan altyapısının kurulmasını, Hindistan hava gücünün bu sınıra yeniden konumlandırılmasını ve Hindistan’ın nükleer ve uzay caydırıcılık yeteneklerinin geliştirilmesini içeriyor. Tüm bu çabalar zorluklarla karşı karşıya: ordu saldırı kolordusu, maliyeti nedeniyle azaltıldı, bürokratik yetersizlik nedeniyle altyapı inşası ertelendi, Hindistan Hava Kuvvetleri’nin filo gücü satın almadaki gecikmeler nedeniyle dörtte bir oranında azaldı ve nükleer testlerden yirmi yıl sonra Hindistan hala tüm Çin’i kendi topraklarının herhangi bir yerinden kapsayabilecek uzun menzilli bir füzeye sahip değil.
Hindistan da deniz gücünü artırmaya çalışıyor. Amerika Birleşik Devletleri’nden bir dizi gelişmiş P-8I deniz gözetleme uçağı satın aldı ve hem uçak gemilerinin hem de denizaltıların sayısını artırma planları var. Bu planlar, tüm Hint savunma alımlarını etkileyen genel zorluklar nedeniyle programın aksamasına neden oluyor; ancak Hindistan’ın deniz modernizasyonu da daha temel bir sorunla karşı karşıya. Hindistan Donanması için kaynak tahsisi sadece üç askeri hizmet arasında en düşük seviyede kalmakla kalmıyor, aynı zamanda 2010/11’deki toplam askeri bütçenin yüzde 19’undan 2018/19’da sadece yüzde 15,5’e geriledi ve donanmanın sermaye harcamalarındaki payı da aynı dönemde yüzde 30’dan yüzde 25’e geriledi.[69]
Güven Verici Çin
Hindistan’ın Hint-Pasifik stratejisinin Çin’in komşularıyla güvenlik ilişkileri ve stratejik ortaklıklar kurarak Çin’i dengelemeye yardımcı olduğu kesinlikle görülebilirken, Yeni Delhi de Pekin’e bu girişimlerin Çin’e yönelik olmadığını veya onu kontrol altına almak için tasarlanmadığını göstermeye çalışıyor. Bu güvence verme girişimi, Hindistan’ın ittifak kurma veya ittifaklara katılma konusundaki herkesçe bilinen isteksizliği ile uyumludur. Bu isteksizliğin kalıcı gücü, ABD ile daha yakın bir ilişkiye doğru geçtiğini belli eden zorluklar ve duraklamalarla görünürken, uyumsuzluk kavramının varyasyonları, terimin kendisi ‘stratejik özerklik’ gibi eş anlamlı alternatifler lehine atılmış olsa da, Modi hükümetinde bile hala yankı buluyor. Ayrıca, güvencenin doğasında bulunan kısıtlama, Çin’in bölgedeki davranışlarıyla önemli ölçüde desteklenmiş olan uluslararası kural ve normlara uyan sorumlu bir devlet olarak Hindistan’ın öz imajına ve projeksiyonuna da uyuyor. Yeni Delhi’nin güvence stratejisinin beş özel kolu vardır ve beşincisi en kritik öneme sahiptir.
Birincisi, Yeni Delhi, Hindistan’ın Çin’i kontrol altına almakla ilgilenmediğine dair doğrudan ve tekrarlanan beyanlarda bulunmuştur. Hintli liderler, Çin’in Hindistan’ın ortaklıklarını Çin karşıtı bir ittifak oluşturma çabası olarak görebileceği endişesini doğrudan ele almıştır. Örneğin, Başbakan Modi 2018’de Shangri-La Diyaloğu’nda yaptığı konuşmada, Hint-Pasifik’in münhasır bir gruplaşma olmadığını, ‘herhangi bir ülkeye karşı yönlendirilmediğini’ ve Hindistan’ın ‘dostluklarının çevreleme anlaşması olmadığını’ açıkça belirtmiştir.[70] Birkaç ay sonra Hindistan’ın Çin büyükelçisi, ülkesinin Çin dahil tüm güçlerle çalışacağını ve sadece kendi tarafında duracağını açıklamıştır.[71] 2014’te, Başkan Yardımcısı Hamid Ansari, Hindistan’ın ‘ittifak inşasına katılmadığı’ veya ‘çevreleme politikası mantığına inanmadığını’ söyleyerek Modi’ninkine az çok benzer kelimeler kullandı ve Hindistan ve Çin’in ortak çıkarlarının farklılıklarından daha çok olduğunun altını çizdi.[72]
İkincisi, Hindistan ikili ve çok taraflı diplomasiye önemli ölçüde yatırım yaparak Pekin’i politikasının Çin’e karşı bir koalisyona katılmaya veya onu kontrol altına almaya çalışmak olmadığına ikna etmeyi amaçladı. İlişkiyi tekrar tekrar raydan çıkaran pek çok diplomatik ve askeri çatışmalara rağmen, Yeni Delhi, BRICS (Brezilya, Rusya, Hindistan, Çin ve Güney Afrika), Asya Altyapı Yatırım Bankası ve son olarak Şanghay İşbirliği Örgütü gibi Çin’in hakim olduğu ve desteklediği bir dizi çok taraflı kuruluşa katıldı. Ayrıca iklim değişikliği ve daha serbest uluslararası ticaret dahil olmak üzere uluslararası konularda Çin ile ortak tavırlar almıştır. Hindistan’ın bu konuda kendi çıkarı olmakla birlikte, her iki ülkenin de diğerlerinin yanı sıra, uluslararası terörizm de dahil olmak üzere küresel meseleleri ortaklaşa ele almak için Rusya-Hindistan-Çin, BRICS, G-20 dahil olmak üzere çok taraflı forumlarda koordinasyonu ve işbirliğini daha da güçlendirmek istediğini vurguladı.[73]
Üçüncüsü, Hindistan, özellikle 2017’nin sonlarında Doklam çatışmasından sonraki dönemde Çin’i iyi niyetine ikna etmek için tek taraflı önlemler de almaktan çekinmedi. Bu önlemler arasında, hükümet görevlilerine, Tibet sürgünlerinin Çin’e karşı başarısız olan Tibet ayaklanmasının 60. yıldönümünü anmak için Yeni Delhi’de düzenlenen bir mitinge katılmama talimatı da vardı.[74] Buna ek olarak, Hindistan hükümetinin yetkililere Çin karşıtı açıklamalarda üsluplerini yumuşatmalarını söylediği ve Hindistan Savunma Bakanlığı tarafından finanse edilen bir düşünce kuruluşu olan Savunma Çalışmaları ve Analizleri Enstitüsü tarafından her yıl düzenlenen ‘Asya Güvenlik Konferansı’nı, sözde teması hassas olduğu için iptal ettiği bildirildi.
Dördüncüsü, Yeni Delhi, ilişkideki dönemsel zorluklara rağmen sürekli olarak Çin ile iletişim kurmaya çalıştı. Zaman zaman, Hindistan’ın Nükleer Tedarikçiler Grubu’na (NSG) katılma başvurusuyla ilgili olarak, Yeni Delhi, daha sonra hayal kırıklığına uğrasa da Pekin’in fikrini değiştirmeyi başardığına ikna olmuş görünüyordu. Bununla birlikte, Doklam çatışmasından sonra bile, Yeni Delhi iletişim yoluyla ilişkideki dengeyi yeniden kurmaya çalıştı. Bu, Hindistan’ın tüm güçlerle dengeli ilişkiler araması gereken baskın bir Hint perspektifiyle paralel gidiyor.[75] İktidardaki Bharatiya Janata Partisi’nin üst düzey bir danışmanı, 2018’in başlarında Hindistan’ın dış politikasında çok paydaşlı bir yaklaşım çağrısında bulunması ve ABD’ye yönelik örtülü bir eleştiride bulunmasıyla aynı hissiyatı verdi.[76]
Beşinci ve en kritik unsur, Hindistan’ın Avustralya, Japonya ve Amerika Birleşik Devletleri ile katıldığı Dörtlü Güvenlik Diyaloğu (Quad) konusundaki bariz tereddütüdür. En güçlü dört Hint-Pasifik gücünü (Çin dışındaki) bir araya getirmenin açıkça görülen güvenliğe getirdiği faydaları var. Diğer taraftan, böyle bir ortak çabayı yavaşlatmak veya bundan vazgeçmek, potansiyel olarak olumsuz güvenlik sonuçlarına yol açabilir. Hindistan 2007’deki ilk Quad toplantısına isteksiz bir katılımcı olsa da, ertesi yıl girişimden çekilen Avustralya oldu.[77] Ancak daha yakın zamanda, Hindistan’ın Quad’ın içinde en isteksiz ülke olduğu ve bazı analistlerin bunu ‘en zayıf halka’ olarak adlandırmasına yol açtı.[78] Dörtlü toplantılara defalarca katılmasına rağmen, Hindistan sürekli olarak Dörtlü’ye ismen atıfta bulunmaktan kaçınıyor ve onları hantal bir şekilde Hindistan-ABD-Japonya-Avustralya toplantıları olarak nitelendiriyor.[79] Gerçekten de, Hintli yetkililer, Quad hakkında açık bir meclis sorusuna yanıt olarak bile bu adı kullanmayı defalarca reddettiler.[80] Dörtlü ile olumlu ilişki kurma konusundaki bu isteksizlik potansiyel olarak tehlike arz etmektedir, çünkü bu durum Hindistan’ın güvenlik çıkarlarına zarar verir ve böylece Hindistan’ın güvenlik açığını artıran ‘maliyetli bir sinyali’ yansıtır. Dörtlü genel olarak Çin’i dengeleme çabası olarak görülse de, Hindistan’ın bu konuda ilerlemede gecikmesi, Çin’e güven verme çabası olarak da görülebilir. Dört ülke 2007’de ilk kez bir araya geldiğinde Çin Quad’a itiraz etmişti ve Quad ülkeleri grubu güçlendirmeye veya kurumsallaştırmaya karar verirse Çin’in bu gruba yine itiraz edebilir. Elbette, Hindistan’ın Quad konusunda çekingen olmasının bir dizi nedeni var, özellikle Avustralya başta olmak üzere bazı ortakların taahhüdü konusunda güven eksikliği de dahildir. Ancak Hindistan, Kasım 2017’de yeniden canlanan Dörtlü toplantısına katılmasına rağmen, Hindistan’da Pekin’i gereksiz yere düşmanlaştırma konusunda kesinlikle bir rahatsızlık bulunmaktadır. Nitekim Hindistan’ın toplantıyla ilgili yaptığı açıklamada bir kez daha ‘dört taraflı’ kelimesi geçmedi.[81] Bu nedenle, Hindistan’ın Çin’e güven verme çabaları, Pekin’i ikna edip etmeyecekleri tartışmaya açık olsa da, Hint-Pasifik’e yönelik stratejisinin önemli bir planını oluşturmaktadır.
Sonuç: kaçamak dengeleme uygulanabilir mi?
Dengeleme ve güvence politikalarının stratejileri bu kombinasyonu genellikle riskten korunma olarak tanımlar. Ancak, Lim ve Cooper’ın da belirttiği gibi, ‘riskten korunma’ genellikle Doğu Asya devletlerinin izlediği stratejilerin yanlış tanımlanmasıdır; ‘dengeleme politikası aslında Çin’in yükselişine baskın tepki olmuştur’.[82] Hindistan’ın davranışı iyi bir örnektir: Dengeleme ile birlikte güvence stratejilerini benimsemeye çalışsa da, Yeni Delhi’nin Hint-Pasifik’e birincil yaklaşımı, Çin’in yükselişine karşı koymaya yardımcı olacak bir dizi araç ve ilişki geliştirmek olmuştur. Hindistan böylece riskten korunma politikasının aksine dengeleme politikasını izliyor, çünkü riskten korunma ya ABD ve Çin arasında eşitlikçi bir pozisyon almasını ya da en azından Çin’e karşı dengeyi durdurmasını gerektirecek. Bölgedeki diğer birçok eyalet gibi Hindistan da ikisini de yapmamayı tercih ediyor. Hindistan’ın amacı, Çin’i dengelemek ve aynı zamanda ona güven vermeye çalışmaktır. Güvence, bu karışımda, dengelemeye alternatif olmaktan çok dengeleme çabalarına maskelemek için tamamlayıcı bir yaklaşım olarak tasarlanmıştır. Bu nedenle, Hindistan bölgede bir dengeleme koalisyonu kurmayı periyodik olarak geciktirmiş olsa da, aslında bunu yapmaktan vazgeçmedi, sadece biraz değişti. O halde soru, bu dengeleme ve güvence kombinasyonunun işe yarayıp yaramayacağıdır.
Kısaca cevap vermek gerekirse hayır. Uluslararası siyasette güvence stratejilerinin mantığı ve faydası hakkında önemli tartışmalar dönse de, devletlerin söz konusu riskler nedeniyle bu tür stratejileri gerçekten denediklerine dair çok az ampirik kanıt vardır; ve gönülsüz güvence stratejilerinin potansiyel rakiplerin güven verici olmasına veya etkili bir şekilde dengelenmesine yardımcı olması pek mümkün değildir.
Bu, Hindistan’ın genel Hint-Pasifik stratejisine yönelik başa çıktığı mücadeleyi de gözler önüne seren önemli bir sorundur. Hindistan’ın ve bölgedeki diğer devletlerin karşı karşıya olduğu ikilem basittir. Çin, bu tür güvence önlemlerini ancak ABD gibi diğer güçlerle ortaklıklardan uzaklaşmak da dahil olmak üzere önemli güvenlik fedakarlıkları içeriyorsa ciddiye alacaktır. Ancak bu potansiyel olarak Hindistan’ın atamayacağı kadar tehlikeli bir adım, bu da onu pek mümkün göstermiyor. Ve Hindistan’ın almaya istekli olacağı önlemler -örneğin konuşmalar ve ikili diyaloglar yoluyla düşmanlık yapmamaya yönelik retorik bir bağlılık ve Dörtlü gibi ortaklıklar kurma konusunda yavaş ilerlemek gibi- Pekin’i Hindistan’ın dengede olmadığına ikna etmek için yetersiz kalacaktır. Quad’ı yani Dörtlü İttifak’ı yavaşlatmak gibi adımların bile potansiyel güvenlik dezavantajları vardır ve bu nedenle bu Hindistan’ın atacağı en büyük adım olacaktır. Meseleyi yeniden ifade etmek gerekirse, bu, güvence stratejilerinin uluslararası siyasette nadiren işe yaramasının bir nedenidir: devletler, yönetilmeyen bir uluslararası düzenin içerdiği riskler nedeniyle, düşmanlık olmadığını göstermek için genellikle savunmasızlığı kabul etmeye pek gönüllü olmazlar. Bu, Hindistan’ın Hint-Pasifik stratejisinde bir engel teşkil ettiğini kanıtlayacak. Aynı zamanda, Hindistan’ın güvence çabalarının, yeni ortaklarıyla olan güvenilirliğini azaltması ve potansiyel olarak Çin’i etkin bir şekilde dengeleme çabalarını baltalaması muhtemeldir. Bu potansiyel müttefiklerden bazıları Hindistan’ın stratejisini taklit etmeye, hatta güçlü Çin’in yanında yer almaya çalışarak, onu dengeleyecek her türlü çabaya ciddi şekilde zarar verebilir.
Hindistan’ın kaçamak dengeleme stratejisinin nasıl çalıştığına dair ders alınacak bir değerlendirme yapmak dışında bir şey yapmak için henüz çok erken olsa da özellikle teorinin öngördüğü gibi, Çin’e güvence verme girişimlerinde başarısız olup olmayacağı gibi erken kanıtlar yukarıda belirtilen beklentileri desteklemektedir. Hindistan, Pekin’e, kamuoyu önünde ve en üst seviyelerde belirttiği gibi, Çin’i dengelemek veya kontrol altına almak için diğer devletlerle bir çaba içinde olmadığı konusunda güvence vermeye çalışıyor. Çin’e, Hindistan’ın ortaklıklarının onu kontrol altına alma amacı olmadığı konusunda güvence verildiyse, bu sefer de Çin’in artık bu tür ortaklıklara karşı çıkmayacağına dair bazı kanıtlar bulmamız gerekmektedir. Böyle bir kanıt ise bulunmamaktadır. Çin, Hindistan’ı da içeren Dörtlü’den şüphelenmeye devam ediyor ve ‘siyasallaştırılmış ve dışlayıcı’ gruplamalardan kaçınılması gerektiğini belirtiyor.[83] İkili ilişkilerin genel durumu, Hindistan’ın güvence stratejisinin etkinliğinin iyi bir göstergesi olmasa da, 2018’deki Wuhan zirvesinden bu yana ikili ilişkilerde genel bir iyileşme olduğunu belirtmekte fayda var. Yine de, Çin’in Pakistan’a verdiği destek, Çin-Pakistan Ekonomik Koridoru’na (Hindistan’ın hak iddia ettiği Keşmir’den geçen) bağlılığı ve Hindistan’ın NSG üyeliğine karşı çıkması gibi Hindistan için sorunlu olan bir dizi konuda Çin’in politikalarında herhangi bir değişiklik olmamıştır.
Hindistan’ın Hint-Pasifik stratejisi, ekonomik refah arayışını geliştirmek için doğudaki devletlerle bağlantılar kurma isteğinden doğdu. Çin’in yükselişinin getirdiği zorluk arttıkça, doğuya veya Hint-Pasifik’e olan bu odaklanma hem öncelikleri genişletti hem de değiştirdi, böylece artık ticaret ve yatırımdan çok daha fazla güvenliğe odaklandı. Ancak Hindistan’ın Hint-Pasifik’teki kaçamak dengeleme çabaları birbiriyle uyuşmayan iki unsuru birleştirmeye çalışıyor: Çin’in dengeleyici koalisyonlar kurarak bölgeye hakim olmasını engellemek ve aynı zamanda Pekin’i Hindistan’ın aslında Çin’i dengelemeye çalışmadığına ikna etmek. Özünde Hindistan, Çin’den Pekin’den çok Yeni Delhi’nin söylediklerine inanmasını istiyor. Bu strateji Çin’i ne yeterince dengeleyebilir ne de yeterince barındırabilir. Muhtemel sonuç, Hindistan’ın ne Çin’i memnun edeceği, ne kendi yeni ortaklarını tatmin edeceği ne de istikrarlı, hegemonik olmayan bir Hint-Pasifik elde edeceğidir.
Yazar: Rajeş Rajagopalan
Kaynak: International Affairs
[1] Harsh V. Pant ve Kartik Bommakanti, ‘ Hindistan’ın ulusal güvenliği: zorluklar ve ikilemler’, Uluslararası İlişkiler 95: 4, Temmuz 2019, s.835-58.
[2] Rajesh Basrur, “Modi’nin dış politika temelleri: değişmeyen gidişat”, Uluslararası İlişkiler 93: 1, 2017, s. 7–26.
[3] Joseph S. Nye, Jr, ‘Wilson’dan Trump’a Amerikan hegemonyasının yükselişi ve düşüşü’, Uluslararası İlişkiler 95: 1, Ocak 2019, s. 63–80; Christopher Layne, ‘ABD-Çin güç değişimi ve Pax Americana’nın sonu’, Uluslararası İlişkiler 84: 1, Ocak 2018, s. 89–112; Doug Stokes, ‘Trump, Amerikan hegemonyası ve liberal uluslararası düzenin geleceği’, Uluslararası İlişkiler 84: 1, Oca 2018, s. 133–50.
[4] Van Jackson, ‘Güç, güven ve ağ karmaşıklığı: Asya güvenliğinde korumanın üç mantığı’, Asya-Pasifik Uluslararası İlişkileri 14: 3, 2014, s. 331–56. Dengeleme argümanı Darren J. Lim ve Zack Cooper’da görülebilir, ‘Riskten korunmayı yeniden değerlendirmek: Doğu Asya’da hizalama mantığı’, Güvenlik Çalışmaları 24: 4, 2015, s. 696-727.
[5] Hindistan Hükümeti, Dışişleri Bakanlığı, ‘Başbakan’ın Shangri-La Diyalog’daki açılış konuşması’, 1 Haziran 2018, http://www.mea.gov.in/Speeches-Statements.htm?dtl/29943/Prime+Ministers+Keynote+Address+at+Shangri+La+Dialogue+June+01+2018. (Alıntıda aksi belirtilmedikçe, bu makalede belirtilen tüm URL’lere 26 Eylül 2019 tarihinde erişilebilir.)
[6] Evan Braden Montgomery, ‘Güvenlik ikileminin kırılması: gerçekçilik, güvence ve belirsizlik sorunu’, Uluslararası Güvenlik 31: 2, Güz 2006, s. 151–85.
[7] Ian Hall, ‘Narendra Modi ve Hindistan’ın normatif gücü’, Uluslararası İlişkiler 93: 1, Ocak 2017, s. 113–31.
[8] Priya Chacko, ‘Hint-Pasifik’in yükselişi: Hindistan’ın dış politikasında fikir değişikliğini ve sürekliliği anlamak’, Avustralya Uluslararası İlişkiler Dergisi 68: 4, 2014, s. 448.
[9] Ian Hall, ‘Hindistan’ın stratejik kültüründe Nehruvianism’in kalıcılığı’, Ashley J. Tellis, Alison Szalwinski ve Michael Wills, eds, Stratejik Asya 2016-17: Asya-Pasifik’teki stratejik kültürleri anlamak (Washington DC: Ulusal Asya Araştırmaları Bürosu, 2016), s. 141-68.
[10] Christophe Jaffrelot, ‘Hindistan’ın Bak Doğu politikası: bir Asianist strateji perspektif’, Hindistan İnceleme 2: 2, 2003, SS. 35-68; Amitav Acharya, ‘Hindistan “Bak Doğu” politikası, David C. Malone, C. Raja Mohan ve Srinath Raghavan, eds, Oxford El Kitabı Hindistan’ın dış politikası (Oxford: Oxford Üniversitesi Yayınları, 2015), SS. 452-65.
[11] Jonah Blank, Jennifer D. P. Moroney, Angel Rabasa ve Bonny Lin, doğuya bakın, kara suları geçin: Hindistan’ın Güneydoğu Asya’ya ilgisi (Santa Monica, CA: RAND, 2015).
[12] Hindistan Büyükelçiliği, Tokyo, Japonya, ‘Hindistan-Japonya ekonomik ilişkileri’, Ocak 2019, https://www.indembassy-tokyo.gov.in/india_japan_economic_relations.html.
[13] David Scott, ‘ Hindistan ve Hint-Pasifik’in cazibesi’, Uluslararası Çalışmalar 49: 3-4, 2012, s. 1-24.
[14] Hindistan hükümeti, Dışişleri Bakanlığı, ‘Doğu Politikası Yasası’, 23 Aralık. 2015, http://pib.nic.in/newsite / PrintRelease.aspx mi?relıd = 133837.
[15] Hindistan hükümeti, Dışişleri Bakanlığı, ‘Başbakan’ın Shangri-La Diyaloğu’ndaki açılış konuşması’.
[16] Tomohiko Satake ve John Hemmings, ‘İkili Ve Çok Taraflı Bağlamlarda Japonya–Avustralya Güvenlik İşbirliği’, Uluslararası İlişkiler 94: 4, Temmuz 2018, s. 815-34; Brendan Taylor, ‘ Avustralya’nın Hint-Pasifik stratejisi bir yanılsama mıdır?’, Uluslararası İlişkiler 96: 1 Ocak. 2020, s. 95-110; Shogo Suzuki ve Corey Wallace, ‘ Japonya’nın jeopolitik kırılganlığa tepkisini açıklamak’, Uluslararası İlişkiler 94: 4, Temmuz 2018, s.711-34.
[17] Hindistan hükümeti, Dışişleri Bakanlığı, ‘Başbakan’ın Shangri-La Diyaloğu’ndaki açılış konuşması’.
[18] Abhijit Singh, Aparna Pande, Jeff M. Smith, Samir Saran, Sunjoy Joshi ve Walter Lohman, Hint–Pasifik’te yeni Hindistan-ABD ortaklığı: barış, refah ve güvenlik (Yeni Delhi: gözlemci Araştırma Vakfı, 2018), s. 11.
[19] Constantino Xavier,’ yeni Hindistan realpolitiği: Çin , Hindistan’ın dış politikasını keşfedilmemiş sulara itiyor’, Dışişleri, 20 Aralık. 2018, https://www.foreignaffairs.com/articles/china/2018-12-20/new-indianrealpolitik; Sumit Ganguly, ‘ Hindistan ve Çin: çarpışma rotasında’, Pasifik işleri 91: 2, Haziran 2018, s.231-44.
[20] Örneğin Hindistan Hükümeti, Dışişleri Bakanlığı, ‘Hindistan-Vietnam devlet ziyareti sırasında Vietnam ortak bildirisi’, 21 Kasım 2018, https://www.mea.gov.in/bilateral-documents.htm?dtl/30615/indiavietnam+joint+statement+during+state+visit+of+president+to+vietnam ; Douglas Guilfoyle, ‘Hukukun üstünlüğü ve deniz güvenliği: Güney Çin Denizi’nde hukukun üstünlüğünü anlamak’, Uluslararası İlişkiler 95: 5, Eylül 2019, s. 999–1017.
[21] Jeff Smith, ‘ özgür ve açık Hint-Pasifik’i açmak’, kayalarda savaş, 14 Mart 2018, https://warontherocks.com/2018/03/unpacking-the-free-and-open-indo-pacific/.
[22] Hindistan Hükümeti, Dışişleri Bakanlığı, ‘FS’nin 1’inci Silahsızlanma ve Uluslararası Güvenlik İşleri Bursu’nun açılış konuşması’, 14 Oca 2019, https://www.mea.gov.in/Speeches-Statements.htm?dtl/30910/fss+keynote+address+to+the+1st+disarmament+and+international+security+affairs+fellowship.
[23] Indrani Bagchi, ‘cibuti’deki Çin denizaltıları “korsanlarla” savaşmak için endişeleniyor: donanma’, Times of India, 10 Ocak. 2019,
[24] Indrani Bagchi, ‘Çin denizaltıları Cibuti’de “korsanlarla” savaşması endişe verici: donanma’, Times of India, 10 Oca 2019, https://timesofindia.indiatimes.com/india/with-80-news-ships-in-last-5-years-chinese-navy-is-here-to-stay-admiral-lanba/articleshow/67458929.cms.
[25] Andrew North, ‘Hindistan ve Çin, yeni büyük oyun’, BBC News, 13 Aralık 2011, https://www.bbc.com/news/world-asia-16149397.
[26] Evelyn Goh, Asya-Pasifik güvenliğinde riskten korunmayı anlamak, PacNet no. 43 (Honolulu: Pacific Forum, 31 Ağu 2006), https://www.pacforum.org/analysis/pacnet-43-understanding-hedging-asia-pacific-security.
[27] Adam P. Liff, ‘Dengeleyiciler nerede? Metodolojik sıfırlama davası’, Güvenlik Çalışmaları 25: 3, 2016, s. 420–59.
[28] Lim ve Cooper, ‘Riskten korunmayı yeniden değerlendirmek’, s. 697.
[29] Derek McDougall, ‘Doğu Asya bölgesinde yükselen Çin’e tepkiler: konaklama ile yumuşak dengeleme’, Çağdaş Çin Dergisi 21: 73, 2012, s. 1–17; Adam P. Liff ve G. John Ikenberry, ‘Trajediye doğru mu yarışıyorsunuz? Çin’in yükselişi, Asya Pasifik’teki askeri rekabet ve güvenlik ikilemi’, Uluslararası Güvenlik 39: 2, Sonbahar 2014, s. 52–91; Liff, ‘Dengeleyicileri whither?’; Lim ve Cooper, ‘Riskten korunmayı yeniden değerlendiriyoruz’.
[30] Goh, Asya-Pasifik güvenliğinde riskten korunmayı anlamak; Jackson, ‘Güç, güven ve ağ karmaşıklığı’; Brock F. Tessman, ‘Sistem yapısı ve devlet stratejisi: menüye riskten korunma ekleme’, Güvenlik Çalışmaları 21: 2, 2012, s. 192–231.
[31] Lim ve Cooper, ‘Riskten korunmayı yeniden değerlendirme’, s. 697–8; Liff, ‘Dengeleyicileri nerede?’.
[32] Stephen G. Brooks ve William Wohlforth C., ‘Zor zamanlar için yumuşak dengeleme’, Uluslararası Güvenlik 30: 1, Yaz 2005, s. 72-108; Kier A. Lieber ve Gerard Alexander, ‘beklediğiniz için dengeleme: neden dünya değil geri iterek’, Uluslararası Güvenlik 30: 1, Yaz 2005, s. 109–39.
[33] Nexon, ‘ dengedeki güç dengesi’, s. 340-47.
[34] Norris M. Ripsman ve Jack S. Levy, ‘ Hüsnükuruntu mu yoksa zaman kazanmak mı? 1930’larda İngilizlerin yatıştırılmasının mantığı, uluslararası güvenlik 33: 2, Güz 2008, s. 151.
[35] Charles L. Glaser, ‘ iyimserler olarak Realistler: kendi kendine yardım olarak işbirliği’, uluslararası güvenlik 19: 3, kış 1994-5, s.50-90.
[36] Robert Jervis, ‘ güvenlik ikilemleri hakkında ikilemler’, Güvenlik çalışmaları 20: 3, 2011, s. 421.
[37] Andrew Kydd, ‘güven, güvence ve işbirliği’, uluslararası organizasyon 54: 2, Bahar 2000, s. 326.
[38] Montgomery, ‘güvenlik ikileminden kurtulmak’, s. 153.
[39] Örneğin bkz. Jia Quingguo, ‘barışçıl kalkınma: Çin’in güvence politikası’, Avustralya Uluslararası İlişkiler Dergisi 59: 4, 2005, s.493-507; Kydd, ‘güven, güvence ve işbirliği’.
[40] Montgomery, ‘güvenlik ikileminden kurtulmak’; Kydd, ‘güven, güvence ve işbirliği’; Andrew H. Kydd ve Roseanne W. McManus, ‘kriz pazarlığında tehditler ve güvenceler’, çatışma çözümü Dergisi 61: 2, 2017, s. 325-48; Kai Quek, ‘ pahalı sinyaller daha güvenilir midir? Gönderen-alıcı boşluklarının kanıtı’, politika Dergisi 78: 3, 2016, s.925-40.
[41] Hindistan’ın güç politikaları dengesine karşı isteksizliği hakkında bkz. Pratap Bhanu Mehta, ‘Hala Nehru’nun gölgesi altında mı? Hindistan’da dış politika çerçevelerinin yokluğu’, Hindistan incelemesi 8: 3, 2009, s.209-33. İçin karşıt bakış açıları, bakın C. Raja Mohan, ‘Hindistan ve denge güç’, Dışişleri 85: 4, 2006, s. 17-32; Nabarun Roy, ‘anatomi bir hikaye daha anlattı: Nehru ve denge güç’, Derginin Asya Güvenlik ve Uluslararası İlişkiler 3: 3, 2016, s. 337-58.
[42] Manjeet S. Pardesi, ‘ Çin-Hindistan rekabetinin başlatılması’, Asya güvenliği 14: 1, 2018, s.1-32.
[43] C. Raja Mohan ve Alyssa Ayres, ‘yeniden düzenlemenin Konumlandırılması’, alyssa Ayres ve C. Raja Mohan, eds, Asya’da güç yeniden düzenlemeleri: Çin, Hindistan ve Amerika Birleşik Devletleri (Yeni Delhi: Sage, 2009), s.307-27.
[44] Örneğin bkz. Frederic Grare, Hindistan doğuya dönüyor: uluslararası angajman ve ABD-Çin rekabeti (Yeni Delhi: Penguen/ Viking, 2017); Scott, ‘Hindistan ve Hint-Pasifik’in cazibesi’.
[45] Susan B. Martin,’ güç dengesinden dengelemeye: uzun ve dolambaçlı yol’, Andrew K. Hanami, ed. Yapısal gerçekçiliğe bakış açıları (New York: Palgrave Macmillan, 2003), s.61-82.
[46] Iskander Rehman, ‘ ejderhayı körfezde tutmak: Hindistan’ın Asya’daki Çin’in karşı çevrelenmesi’, Asya güvenliği 5: 2, 2009, s.114-43.
[47] Dennis Kux, Hindistan ve Amerika Birleşik Devletleri: yabancılaşmış demokrasiler, 1941-1991 (Washington DC: Ulusal Savunma Üniversitesi Yayınları, 1992).
[48] Ashley J. Tellis, farklılıkta birlik: ABD-Hindistan farkının üstesinden gelmek (Washington DC: Carnegie uluslararası barış Vakfı, 2015), s. 25.
[49] Dhruva Jaishankar, ‘ 2 + 2 gecikme, Hindistan–ABD bağlarının dertte olduğu anlamına gelmiyor’, NDTV.com 29 Haziran 2018, https: / / www.ndtv.com/opinion/5-facts-that-prove-india-us-defence-ties-are-growing-1874850.
[50] Pieter D. Wezeman, Aude Fleurant, Alexandra Kuimova, Nan Tian ve Siemon T. Wezeman, Eğilimleri uluslararası silah transferleri, 2017, Bilgi Sayfası (Stockholm: Stockholm Uluslararası Barış Araştırmaları Enstitüsü, Mart 2018), https://www.sipri.org/sites/default/files/2018-03/fssipri_at2017_0.pdf.
[51] ABD Dışişleri Bakanlığı Büyükelçisi Alice Wells’in Asya ve Pasifik Temsilciler Meclisi Dışişleri Komitesi alt Komitesi önünde yaptığı açıklama, ‘ABD’nin Güney Asya’daki etkisini sürdürmek: 2018 mali yılı bütçesi’, 7 Eylül. 2017, https://docs.house.gov/meetings/FA/FA05/20170907/106375/HHRG-115-FA05-Wstate-WellsA-20170907.pdf.
[52] ‘India and US to participate in more bilateral military exercises’, Firstpost, 11 Dec. 2015, https://www.firstpost. com/world/india-and-us-to-participate-in-more-bilateral-military-exercises-2541726.html.
[53] Pieter D. Wezeman, Aude Fleurant, Alexandra Kuimova, Nan Tian ve Siemon T. Wezeman, Uluslararası silah transferlerindeki eğilimler, 2017, bilgi formu (Stockholm: Stockholm Uluslararası Barış Araştırma Enstitüsü, Mart 2018), https://www.sipri.org/sites/default/files/2018-03/fssipri_at2017_0.pdf.
[54] ABD Dışişleri Bakanlığı Büyükelçi Alice Wells’in, Dışişleri Komitesi Asya ve Pasifik Alt Komitesi önünde yaptığı açıklama, ‘ABD’nin Güney Asya’daki nüfuzunu korumak: FY 2018 bütçesi’, 7 Eylül 2017, https://docs.house.gov/meetings/FA/FA05/20170907/106375/HHRG-115-FA05-Wstate-WellsA-20170907.pdf.
[55] Hindistan ve ABD daha fazla ikili askeri tatbikata katılacak’, Firstpost, 11 Aralık 2015, https://www.firstpost.com/world/india-and-us-to-participate-in-more-bilateral-military-exercises-2541726.html.
[56] Hindistan Hükümeti, Dışişleri Bakanlığı, ‘Hindistan ve Japonya arasında güvenlik işbirliği ortak deklarasyonu’, 22 Ekim 2008, http://mea.gov.in/bilateral-documents.htm?dtl/5408/Joint+Declaration+on+Securi ty+Cooperation+between+India+and+Japan.
[57] Ankit Panda,’ Hindistan , Japonya Arap Denizi’nde denizaltı karşıtı savaş tatbikatına başladı’, Diplomat, 31 Ekim. 2017, https://thediplomat.com/2017/10/india-japan-begin-anti-submarine-warfare-exercise-in-arabian-sea/ ; Hindistan Hükümeti, Savunma Bakanlığı, basın Enformasyon Bürosu,’ 19-22 Aralık tarihleri arasında Hindistan sularında ilk Japonya–Hindistan denizcilik tatbikatı (JIMEX)’, 17 Aralık. 2013, http://pib.nic.in/newsite/PrintRelease.aspx?relid=101825.
[58] Hindustan Times , 13 Ekim ‘’ Hint deniz gemileri, Doğu politikası Yasası uyarınca Japonya’yı ziyaret etti’. 2017, https://www. hindustantimes.com/india-news/indian-naval-ships-visit-japan-in-pursuance-of-act-east-policy/ story5OQCVnO06TOEHQt548LJ2N.html.
[59] Tyler Rodgers, ‘Hindistan ve Japonya nükleer anlaşması uygulandı’, silah kontrolü bugün, 1 Eylül. 2017, https://www. armscontrol.org/act/2017-09/news-briefs/india-japan-nuclear-deal-implemented.
[60] ‘Hindistan davet Avustralya Ordusu özel kuvvetler egzersiz yapılacak Ekim’, Indian Express, 16 Temmuz 2016, https://indianexpress.com/article/india/india-news-india/india-invites-australian-army-for-special-forcesexercise-to-be-held-in-october-2915749/; Hükümetin Hindistan, Savunma Bakanlığı, Basın Bilgi Bürosu, ‘Doğu filo gemileri girin Fremantle katılmak AUSİNDEX-17, bir ikili deniz tatbikatı ile Avustralya Donanması, 13 Haziran 2017, http://pib.nic.in/newsite/PrintRelease.aspx?relid=165603.
[61] Frederic Grare, Hindistan-Avustralya stratejik ilişkisi: gerçekçi beklentilerin belirlenmesi (Washington DC: Carnegie uluslararası barış Vakfı, 2014), s. 23.
[62] Arzan Tarapore, Çin’e Sop mu, Avustralya’ya sinyal mi?”Indian Express, 11 Mayıs 2018, https://indianexpress.com/ article/opinion/malabar-navy-exercise-modi-xi-summit-india-us-japan-australia-malabar-exercise-5171940/; Abhijit Singh, ‘Hindistan kalır temkinli hakkında “Dört”, Tercüman, 26 Nisan 2017, https://www.lowyinstitute.org/the-interpreter/india-remains-cautious-about-quad.
[63] Grare, Hindistan doğuya dönüyor.
[64] Harsh V. Pant, Hindistan ve Vietnam: yapımında ‘stratejik ortaklık’, RSIS politika özeti( Singapur: S. Rajaratnam Uluslararası Çalışmalar Okulu, Nanyang Teknoloji Üniversitesi, Nisan 2018), https://www.rsis.edu. sg / WP-içerik / yüklemeler/2018/04/PB180409_-Hindistan-ve-Vietnam.pdf.
[65] Hindistan, Avustralya ordusunu Ekim ayında düzenlenecek özel kuvvetler tatbikatına davet ediyor’, Indian Express, 16 Temmuz 2016, https://indianexpress.com/article/india/india-news-india/india-invites-australian-army-for-special-forces-exercise-to-be-held-in-october-2915749/ ; Hindistan Hükümeti, Savunma Bakanlığı, Basın Enformasyon Bürosu, ‘Doğu filo gemileri Avustralya Donanması ile ikili deniz tatbikatı olan AUSINDEX-17’ye katılmak için Fremantle’e giriyor’, 13 Haziran 2017, http://pib.nic.in/newsite/PrintRelease.aspx?relid=165603.
[66] David Brewster, ‘ Hindistan’ın Singapur ile güvenlik ortaklığı’, Pasifik incelemesi 22: 5, 2009, s. 606.
[67] ‘Hindistan, Endonezya’yla bağlarını geliştiriyor’, Hindu, 31 Mayıs 2018, https://www.thehindu.com/news/national/indiaindonesia-elevate-ties/article24039667.ece.
[68] Jayanth Jacob, ‘Hindistan, Endonezya Modi’nin ziyareti sırasında savunma ve deniz işbirliğini hızlandırmayı kabul ediyor’, Hindustan Times, 30 Mayıs 2018, https://www.hindustantimes.com/india-news/india-indonesia-agree-to-stepup-defence-and-maritime-cooperation-during-modi-visit/story-vMI9DjVMMAwHRPS7qYxkqI.html.
[69] Ajai Shukla, ‘ Hindistan’ın büyük bir denizcilik stratejisi var, ancak deniz araçları eksik’, Broadsword, 1 Temmuz 2018, https://ajaishukla.blogspot.com/2018/07/india-has-grand-maritime-strategy-but.html.
[70] Hindistan hükümeti, Dışişleri Bakanlığı, ‘Başbakan’ın Shangri-La Diyaloğu’ndaki açılış konuşması’.
[71] ’ Hindistan Hint-Pasifik’te kendi çıkarlarını sürdürecek: elçi’, Economic Times, 16 Kasım. 2018, https://economictimes.indiatimes.com/news/defence/india-will-pursue-own-interests-in-indo-pacific-envoy/printarticle/66650914.cms.
[72] Hindistan Hükümeti, Dışişleri Bakanlığı, ‘Hindistan Başkan Yardımcısı’nın Çin Sosyal Bilimler Akademisi’nde “Kalibre edilmiş fütüroloji: Hindistan, Çin ve dünya” konulu konuşması, Pekin’, 3 Haziran 2014, https:// www.mea.gov.in/Speeches-Statements.htm?dtl/23518/speech+by+vice+president+of+india+on+calibrated+futuroloji+india+china+and+the+world+at+the+chinese+academy+of+social+sciences+beijing+june+30+2014.
[73] Hindistan Hükümeti, Dışişleri Bakanlığı, ‘Q No. 53 Çin ve Rusya ile terörizm tartışması’, 5 Aralık 2013, ina+ve+rusya https://www.mea.gov.in/rajya-sabha.htm?dtl/22572/q+no53+discussion+on+terrorism+with+ch.
[74] Amy Kazmin, ‘Hindistan yetkililere Dalai Lama mitinginden uzak durmalarını emrediyor’, Financial Times, 6 Mart 2018, https:// www.ft.com/content/1aa2876c-2149-11e8-a895-1ba1f72c2c11.
[75] Sunil Khilnani, Rajiv Kumar, Pratap Bhanu Mehta, Teğmen. General (Retd.) Prakash Menon, Nandan Nilekani, Srinath Raghavan, Shyam Saran ve Siddharth Varadarajan, Nonalignment 2.0: Yirmi birinci yüzyılda Hindistan için dış ve stratejik bir politika (Yeni Delhi: Politika Araştırmaları Merkezi, 2012).
[76] ‘Hindistan’ın doğuya odaklanması gerekiyor: The Hindu, 17 Jan. 2018, https://www.thehindu.com/news/national/india-needs-to-focus-eastward/article22458036.ece.
[77] Tanvi Madan, ‘Dörtlünün yükselişi, düşüşü ve yeniden doğuşu’, Kayalarda Savaş, 16 Kas. 2017, https://warontherocks. com/2017/11/rise-fall-rebirth-quad/.
[78] Derek Grossman, ‘Hindistan Dörtlü’nün en zayıf halkasıdır’, Dış Politika, 23 Temmuz 2018, https://foreignpolicy.com/2018/07/23/india-is-the-weakest-link-in-the-quad/; Jeff Smith, ‘Hindistan ve dörtlü: zayıf halka veya kilit taşı?’, Stratejist (Avustralya Stratejik Politika Enstitüsü), 15 Ocak 2019, https://www.aspistrategist.org. au/india-and-the-quad-weak-link-or-keystone/.
[79] Hindistan Hükümeti, Dışişleri Bakanlığı, ‘Hindistan-Avustralya–Japonya–ABD istişareleri’, 7 Haziran 2018, https://www.mea.gov.in/press-releases.htm?dtl/29961/indiaaustraliajapanus+consultations.
[80] Hindistan Hükümeti, Dışişleri Bakanlığı, ‘Soru no. 5430 Hindistan-Avustralya ilişkisi’, 28 Mart 2018, https://www.mea.gov.in/lok-sabha.htm?dtl/30061/question+no5430+indiaaustralia+relationship.
[81] Hindistan Hükümeti, Dışişleri Bakanlığı, ‘Hindistan-Avustralya–Japonya-ABD’nin IndoPacific ile ilgili istişareleri’, 12 Kas. 2017, http://mea.gov.in/press-releases.htm?dtl/29110/IndiaAustraliaJapanUS_Consultations_on_IndoPacific_November_12_2017.
[82] Lim ve Cooper, ‘ riskten korunmayı yeniden değerlendirmek’, s. 697.
[83] Çin Halk Cumhuriyeti Dışişleri Bakanlığı, ‘Dışişleri Bakanlığı Sözcüsü Geng Shuang’ın Konuşması